Türk Tekstil Sektörü için Hızlı Moda Fırsattan Riske mi Dönüşüyor?

Hızlı Moda, İngilizce tabiri ile “Fast Fashion” aslında hayatımıza o kadar entegre oldu ki biz tüketiciler en son modayı en hızlı şekilde tüketirken, markalar/perakendeciler ise en son modayı çok ucuza modada demokratikleşme adına bizlere sundular. Sonra?

İtalya’da 1990’lı yıllarda Benetton ile hayatımıza giren ama aslında 2000 li yıllarda hızla ilerleyen Hızlı Moda, moda devlerinin bugün podyumda sundukları tasarımların ertesi gün ucuz bir şekilde bizlere sunulmasını sağlayan bir akımın adı. İngilizce tabiri ile Fast Fashion aslında hayatımıza o kadar entegre oldu ki biz tüketiciler en son modayı en hızlı şekilde tüketir olduk. Markalar/perakendeciler ise tedarik zincirlerinde yaptıkları düzenlemeler ile en son modayı çok ucuza modada demokratikleşme adına bizlere sundular. Bu gelişmelerden Türk Tekstil sektörü de nasibini aldı. Hızla büyüyen ve işçilik maliyetlerinin de düşük olduğu Asya’daki üretim merkezlerine göre Avrupa pazarına yakınlığımız bizi Hızlı Moda’nın üssü yaptı diyebiliriz.

Hızlı moda sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda İngiltere gibi eski tekstil üreticilerine de tekrar üretime geçme fırsatı sağladı. İngiltere’nin eski tekstil üretim merkezlerinden Leicester’da bugün irili ufaklı onlarca firma büyük firmalara ve özellikle online tekstil odaklı alışveriş sitelerine iş yapmakta. Aynı gelişme NewYork gibi şehirlerde de gözlemleniyor.

Hızlı modanın getirdiği katma değeri istatistiklerde görmek mümkün. 2015 yılında dolar bazında toplam ihracat bedelinin %2,1’ini, tekstil ihracatının ise %11’ine tekabül eden T-shirt, Türkiye’nin en büyük ihraç kalemlerinden birini oluşturuyor. Tabi yaratılan bu katma değere karşılık çevreye karşı yapılan fakat ödenmeyen bir maliyet var. Üretim kaynaklı çevresel etkiler Yaşam döngüsü değerlendirmesi (LCA) hesaplama yöntemi ile yapıldığında pamuğunda Türkiye’de üretildiğini farz ederseniz ortalama %80’den fazla çevresel etkinin Türkiye’de oluştuğunu görüyoruz. Ekonomik etki açısından bakıldığında ise T-shirt ile Türkiye’de yaratılan katma değer, toplam katma değerin sadece %16,5’ini oluşturuyor. Asıl katma değer ise aracılarda ve perakendeciler başta olmak üzere Avrupa gibi ihraç pazarlarında yaratılıyor.

Bir T-shirt üretiminde %80 çevresel etkiye karşılık %16,5 katma değer yaratımı bazı şeylerin doğru olmadığının bir göstergesidir. Artık asıl katma değerin pazara olan yakınlığımızla değil daha temiz ve sürdürülebilir üretimle olacağının farkına şimdiye kadar varmış olmamız gerekirdi. Zira yaratılan bu ekonomik değerde çevre maliyetleri henüz yok! Bununla ilgili detaylı bir analizi bir sonraki yazımda paylaşacağım.

Çevre maliyetlerinin fiyatlandırılmadığı, al-sat-at yaklaşımı ile ilerleyen Hızlı Moda’nın panzehri aslında Sürdürülebilir Moda. İngilizce ifadesiyle Sustainable Fashion, modanın yeni trendi olmaya devam ediyor. Birçok marka daha sürdürülebilir çevre odaklı koleksiyonlar oluştururken diğer yandan baskılarla da olsa kimyasal kullanımlarını kontrol altına alıyorlar ve polyester gibi petrol türevi ipliklerden çıkacakları taahhüdünü veriyorlar.

Sürdürülebilir Moda akımının arkasında dünya kaynaklarının sınırlı olması, çevrenin üretim kaynaklı aşırı şekilde kirletilmesi ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakılamayacağı endişesi vardır. Hızlısı ya da yavaşı ile modayı besleyen tekstil sektörü, çevreye olan etkileri ve dünya kaynaklarının tüketimi açısından gündemde olan sektörlerden bir tanesidir. Bugün organik ya da sentetik, pamuk üretimi aşırı su tüketimi ile bilinir. Yine bizlere sunulan birçok renk seçenekleri ancak kimyasalların kullanımı ile olabiliyor. 1 kg tekstil için 5 kg kimyasal kullanımı hızlı moda adına çevreye verdiğimiz zararı ortaya koymaya yetiyor. Bu yıl üretilen ve tüketeceğimiz tüm tekstil ürünlerinin beşte üçü önümüzdeki sene çöp olarak yakılacağı bilgisi ise acı gerçekliği tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermemizi sağlıyor.

Türk Tekstil sektörü katma değer yaratan daha sürdürülebilir üretim uygulamaları ile tekrar bir fırsat yaratabilir. Bunun ilk adımı ise önce birim üretimlerimiz başına nicel olarak çevresel etkilerimizi hesaplayarak ölçümlemek gerekiyor. Temiz ve sürdürülebilir üretim yönetiminin getireceği risk ve fırsatları ancak bu sayede ortaya koyabilir, geleceğe dönük daha sağlıklı sürdürülebilir adımlar atabiliriz.

Sürdürülebilir modanın Türk tekstil sektörü için bir riske dönüşmeden fırsata dönüştürme zamanı geçmek üzeridir. Bu anlamda biz tüketicilerin duyarlı olma; üreticilerin, üreticileri temsil eden kurumların ve yasa yapıcıların hareket geçme zamanıdır.

Dr Hüdai Kara | Kurucu Ortak, Metsims Sustainability Consulting

[icon type=”icon-linkedin”]