İklim finansmanı nedir?

Seda Gazioğlu | Metsims Sustainability Consulting

İklim değişikliği tartışılacak ya da kabul edip edilmeyecek bir şey değil. İklim değişikliği gerçek ve gelecekte başımıza gelecek bir şey değil. Aşırı iklim olayları arttı. İklim şu anda, bugün değişiyor.


İklim değişikliği sınırları aşan sular gibi. Tek bir ülkeye ait bir dert değil. İklim değişikliğinin her ülkeye etkisi farklı olacak. Bazı ülkelerin ekonomik sistemleri iklim değişikliği yüzünden çökecek iken bazı ülkeler bundan sadece şampanyalarının ve havyarlarının lezzetinin değişmesiyle etkilenecek (1).


‘’Dünya’nın kaynaklarını alıp yakıyoruz, kendi soluduğumuz havaya zarar veriyoruz, teşekkür etmemiz gerekirken doğaya zarar veriyoruz. Ancak dünyanın ruhu olan doğa kendisinden alınanı her zaman geri alır ve hep kazanır.‘’


İklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında Afganistan, Moğolistan gibi karasal ülkeler de yer alırken okyanus kıyısında yer alan Dominik, Sri Lanka, Costa Rica gibi iklim değişikliğine etkileri çok küçük olmasına rağmen bu durumdan en çok zarar görecek ülkeler yer alıyor (2) ve bu ülkeler “V20: The Vulnerable Twenty Group” olarak adlandırılıyorlar. V20 ülkeleri genel olarak tarım veya hayvancılıkla geçiniyor, sanayileşmiş ülkeler değil, tarım ve hayvancılık ise iklime ve hava koşullarına son derece bağlı. İklim değişikliğine bağlı olarak gelecek zaman içerisinde tarımla, hayvancılıkla veya balıkçılıkla uğraşan insanlar kuraklık, verimsizlik, yükselen sular veya deniz ekosisteminin bozulması nedeniyle ülkelerinde yaşayamaz hale gelecekler ve zorunlu göçler başlayacak. Bu durumda bu insanlar nereye gidecek?

Ülkelerin CTF Katkıları ve CO2 emisyonlarının kendi içlerinde dağılım yüzdeleri  (3,4)

V20 ülkeleri gibi düşük gelirli ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine karşı mücadelesini desteklemek ve/veya sera gazı emisyonlarını azaltma amacıyla 2008 yılında kurulan İklim Finansmanı Fonları’nın (Climate Investment Funds, CIF) dört adet programı var. Bunlar; 
•    Orta gelirli ülkeler için yenilenebilir enerji yatırımları ve enerji verimliliği çalışmaları gibi düşük karbon ayak izi projelerini desteklemek,
•    V20 ülkeleri gibi ülkelerin iklim değişikliğine karşı olan direncini yükseltebilmek için yapılan yatırımları desteklemek,
•    Düşük gelirli ülkelerin yenilenebilir enerji projelerini desteklemek,•    Gelişmekte olan ülkelerin ormanlarını korumak için sürdürülebilir orman yönetimi programlarını desteklemek.
Bu fon, sera gazı emisyonlarının toplamında en büyük paya sahip ülkelerin katkılarıyla oluşturuluyor ve programlar dahilinde ülkelere kredi veya hibe olarak dağıtılıyor.

‘’Kirleten öder.‘’

Bu prensibe göre fona en büyük katkıyı en fazla emisyon salımı yapan ülkeler yapmalı. Ancak ülkelerin yaydıkları CO2 emisyonları kendi içinde dağıtıldığında en büyük etkinin %55’lik bir pay ile Birleşik Devletler tarafından yapıldığı görülüyor ancak buna rağmen fona katkıları %35 seviyesinde kalmış. İngiltere’nin ise CO2 emisyon yüzdesi %5 iken CIF’e katkısı neredeyse 4 kat daha yüksek yani %24 oranında. Küresel ısınmanın 1,5 ile 2 derece arasında kalması ve neredeyse tüm ülkelerin kabul ettiği Paris Anlaşması doğrultusunda konulan hedeflerin tutturulması doğrultusunda fona katkı miktarlarının adaletli olması için yasal zorunluluklar ve uluslararası yaptırımlar şart.​ Aslında kirleten öder prensibi de mevcut durumda eksik kalıyor. Ülkeler kirletme derecesini yükseltmeden, yani saldıkları emisyon miktarını arttırmadan, önlemler almalı ve daha önce iklim değişikliğine yaptıkları etkilerin sonucunu çeken ülkelerin hayatta kalabilmesi için alınacak önlemleri teşvik etmeli.

.

 
Türkiye’de iklim finansmanı ne durumda?
Türkiye en çok karbon dioksit salımı yapan ilk 20 ülke arasında ve bu salımların %73’ü enerji sektöründen kaynaklanıyor (5,6). Enerji sektörünün neden olduğu emisyonların azaltılması için hali hazırdaki fosil yakıt bağımlısı durumdan yenilenebilir enerji üretimine daha çok ağırlık verilmeli. Bu amaçla Türkiye’ye sağlanan CTF kredisi de bunu amaçlıyordu; güneş, jeotermal, biokütle, rüzgar, hidro enerji gibi yenilenebilir enerji teknolojilerine yatırım yapmak ve yıllık 10 milyon ton sera gazı salınımını engellemek. Bu amaçla Türkiye’ye toplamda 600 milyon dolar kredi sağlandı. Bu krediler ile;


•    30 adet Hidroelektrik Santrali (HES),
•    26 adet enerji verimliliği projesi
•    5 adet rüzgar enerjisi santrali
•    1 tane jeotermal enerji santrali


projesi yapıldı. Bu fonda en çok pay hidroelektik santrallere sağlandı ancak rüzgar çok küçük bir pay alabildi; güneş ve biyokütle ise kendine yer bulamadı. Hidroelektrik santraller yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor ancak gelecekte kuraklık çekeceği öngörülen bir ülke için ne kadar sürdürülebilir olacağı tartışma konusu. Nehirlerin akış rejimini değiştiren HES’ler ekolojik dengeye zarar verebiliyor. Ayrıca bu sene Bilecik’te bir alabalık tesisinin üst bölümünde bulunan hidroelektrik üretim santralinde yapılan çalışma sırasında su yatağını değiştirmesi nedeniyle 120 bin alabalık telef olmuştu (7).

Bir diğer iklim finansmanı yardım mekanizması da TurSEFF kredileri. Bu krediler özel sektöre 642 milyon dolar değerinde sürdürülebilir enerji kredisi sağlıyor. Bu TurSEFF kredileri sayesinde 2010 yılından beri atık gazından 13 adet enerji üreten santral kuruldu (8).


İklim finansmanın düzgün işleyememesinin nedenleri ve çözümleri neler?

Yakıt tüketmeyen ve sıfır karbon salınımına sahip yenilenebilir enerjiler Türkiye’de halen yeni bir teknolojiymiş gibi algılanıyor ve bu da güvenilirliği azaltıyor. Halbuki bu teknolojiler 30 yıldan daha fazla bir geçmişe sahip ve Türkiye’ nin bu teknolojileri kurabilecek, işletebilecek ve yönetebilecek teknik eleman potansiyeli oldukça yüksek. Türkiye genç mühendis nüfusunu bu alana yönlendirebilir ve bir istihdam sahası yaratılabilir.
Yenilenebilir enerji fonlarının doğru yönlendirilememesi aslında bazı ön yargıların kırılamamasından da kaynaklanıyor. Avrupa’da neredeyse her yerde görebildiğimiz güneş ve rüzgâr panelleri Türkiye’de hala yeni ve pahalı, daha doğrusu öyle algılanıyor. Ancak bu enerjilerin yakıtı tüketimi maliyeti yok ve bu konuda yapılan Türkiye’deki çalışmalar fosil kaynaklı enerji üretiminin yenilenebilir enerjiden çok daha pahalı olduğunu ortaya koyuyor (9) . Nitekim güneş enerjisi ile üretilen elektriğin fiyatı 19,5 centten Karapınar YEKA (Yenilenebilir 

Enerji Kaynak Alanları Güneş Enerji santrali ihalesiyle 6,99 dolar cent/kWh’e düşmüş durumda (10)  . Bu neredeyse 1/3’lük bir düşüş ve zamanla bu fiyatlar daha da düşecek gibi görünüyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda yapılan yıllık 3 GWh elektrik üretim kapasiteli YEKA rüzgar enerjisi santralinde elektriğin üretim fiyatı 3,48 sent/kWh olacak. Yenilenebilir enerji pahalı değil, enerji santrallerini devlet ve özel sektör kuruyor olabilir ama bunların maliyetleri her ay ödediğimiz elektrik faturalarına yansıyor. Burada karar alıcı veya en azından karar alıcıları etkileyen mekanizma her ay faturasını ödeyen sıradan insanların da bilinçlenmesi olabilir. 

‘’Santralleri kuran devlet ve özel sektör ancak her ay elektrik faturasını ödeyen bizleriz. Yenilenebilir enerji daha ucuz, talep edelim.‘’

İklim değişikliğini yaşamak belki bizler için daha kolay. En azından güzel ülkemizden göç etmemiz gerekmeyeceğini ve iklim değişikliğinin etkilerinden bir şekilde sağ çıkacağımızı düşünüyorum. Ancak Sri Lanka’lı balıkçılar için ya da Afganistan’da yaşayan minik bir çoban için durum o kadar kolay olmayacak. İklim değişecek, ülkeleri kuraklaşacak, ekosistem değişecek ve koşullar çok daha zorlu hale gelecek. Onların kendi ülkelerinde hayatta kalabilmeleri için bizim, iklim değişikliğine en büyük etkiyi yapan ülkelerin almaları gereken önlemleri ciddiye alması gerekiyor. İklim değişikliği var ve bir gerçek, beklenen senaryolar korkutucu, önlem alınması gereken gün bugün.


Referanslar:

 [1] Rathi, A. (20.08.17). Climate change is coming for your cava and champagne. retrieved 19.08.17, from https://qz.com/1060373/champagne-cava-and-other-sparkling-wines-are-under-threat-from-climate-change/?mc_cid=3f133b2233&mc_eid=8bf9330563.

[2]  CVF Participating Countries – Climate Vulnerable Forum – members. (n.d.) retrieved 12.08.17, from https://thecvf.org/web/climate-vulnerable-forum/cvf-participating-countries/.

[3] Climate invesment funds, (20.08.17) , Donors and Finances retrieved 10.08.17, from https://www.climateinvestmentfunds.org/about/finances .

[4] Data from database: World Development Indicators (Updated: 08/02/2017) retrieved from http://databank.worldbank.org/data/home.aspx.

[5] 2016 CIF Annual Report, Accelerating Climate Action, Climate Investment Funds,

[6] Turkish Statistical Instute, Greenhouse Gas Emissions Inventory, 2014.

[7] M. (12.08.17). Bozüyük’te Binlerce Alabalık Telef Oldu. Retrieved 21.08.17  http://www.milliyet.com.tr/bozuyuk-te-binlerce-alabalik-telef-oldu-bilecik-yerelhaber-2219388/.

[8] The Sustaınable Infrastructure Imperatıve Financing For Better Growth And Development, New Clımate Economy, 2016.

[9] Oksay, S. & E. Iseri (2011) ‘A new energy paradigm for Turkey: A political risk-inclusive cost analysis for sus-tainable energy’, Energy Policy39(5): 2386–95.

[10] ‘YEKA projesiyle 1,3 milyar doları aşan bir yatırım gerçekleşecek’. (n.d.). Retrieved 19.08.17, from http://aa.com.tr/tr/ekonomi/enerji-bakani-albayrak-yeka-projesiyle-1-3-milyar-dolari-asan-bir-yatirim-gerceklesecek/775632.