Bu sabah alerji hapınızı aldınız mı?

Seda Gazioğlu | Metsims Sustainability Consulting

Bu sabah alerji hapınızı aldınız mı? Ben aldım ve suçlamak istemem ama belki de nedeni Amerika’daki petrol şirketlerinin atmosfere saldığı karbon dioksit. CDP’nin Carbon Mayors adlı bir raporuna göre 1988 yılından bu yana salınan sera gazlarının %71’inin sorumlusunun aralarında ExxonMobil, Shell, BHP Billiton ve Gazprom gibi 100 büyük şirket olduğu biliniyor. Atmosfere salınan sera gazlarının yarısından fazlasının kaynağı ise yine 25 petrol şirketi[i].

Bu şirketler her gün bindiğiniz araçlarınıza yakıt sağlıyor evet belki de bu araçları kullanmaktan başka yapacak bir şey yok diye düşünüyorsunuz ama her zaman başka bir çözüm mümkün ve elektrikli araçlarla dolu bir gelecek çok da uzakta değil. Örneğin Almanya 2030 yılında fosil yakıt tüketen araçları yasaklayıp elektrikli araçlara geçeceğini açıkladı [ii]. Umarım bu durum geç kalınmadan ülkemizde de uygulanabilir bir çözüm olur ve dünyanın en pahalı petrolüne bütçe ayırmaktan kurtuluruz.

Tabi iş petrolü kısıtlamak ile bitmiyor, bu sera gazı yayan büyük şirketler arasına kömür üreticileri de var. Ülkemizde de kömür termik santrallerde elektrik üretimi amacıyla kullanılıyor. Tabi bu santrallerde kullanılan kömürün %51’i yurtdışından ithal ediliyor. Kömür santrallerde yakılırken veya siz araçlarınızda keyifli bir seyahat ederken fosil yakıtlar havaya karbondioksit ve diğer kirleticileri yayıyor, soluduğumuz havada daha fazla CO2 olmaya başlıyor, hava kirleniyor ve karbondioksit artışı sera gazı etkisini arttırıp iklim değişikliğine neden oluyor; diğer bir yandan da kirli hava insanları hasta ediyor. Normalde çiçeklerin çoğalmasını sağlayan polenler bahar aylarında nefes almamızı engelleyecek düzeye çıkıyor ve bizlerin polen alerjisini kötü etkilemeye başlıyor. Çünkü zavallı çiçekler, yüksek sıcaklık ve kirli hava ile karşılaştırıldıklarında biz insanlar gibi bulundukları ortamı terk edemiyor ve tam tersi nesillerinin devamı için savaşmaya başlıyor ve daha fazla polen yaymaya çalışıyorlar. Polen alerjilerinin hava kirliğili ile bağlantısı aşikar çünkü bu alerji ilk olarak sanayi devriminin başlamasıyla görülmeye başlamış. Daha fazla polen nedeniyle polen alerjileri artıyor ki zaten 2060 yılına kadar Avrupa’da görülen astım oranlarının iki katı artması bekleniyor[iii].Sonuç olarak ben bugün bile sabahları alerji hapımı alıyorum veya siz astım spreyinizi çantanıza atmadan evden çıkamıyorsunuz.

Bugün havayı kirleten ve havadaki karbon yoğunluğunun %40’ından sorumlu olan kömürün maliyeti keşke sadece her sabah aldığımız alerji hapları olsa [iv]. Türkiye’de kömür ve linyit kaynaklı enerji sektörünün tahmin edilen sağlık etkileri çok daha büyük; 2876 prematüre doğum nedeni ile ölüm ve sayısız akciğer kanseri vakası. Çünkü kömür yakılırken sadece karbondioksit değil, cıva, kalıcı organik bileşikler, dioksinler ve ozon da çıkıyor ve bunlar insanları zehirliyor[v].

İklim değişikliği ile ilgili duyabileceğiniz bir sonraki sorunumuz ise ozon kirliliği olabilir. Şimdiye kadar sadece ozon tabakasının incelmesi nedeniyle karşımıza çıkan ozon aslında ortamda yüksek konsantrasyonlarda bulunduğunda tehlikeli bir hal alıyor. Ozon havada NOx ve VOC moleküllerinin fotokimyasal reaksiyonları nedeniyle oluşuyor ve sıcak hava bu reaksiyonları hızlandırıyor. Dolayısıyla önümüzdeki 50 yılda daha da ısınacak hava nedeniyle bu kavramla biraz daha haşır neşir olacağız. Bu arada ozon kirliliği de astım, kronik akciğer rahatsızlıkları gibi hastalıklara neden oluyor[vi].

Üzücü hastalık ve ölümlerin yanında kömür daha yanmadan da can alıyor. Türkiye’de kömür madenlerindeki kazalar sonucu 30 yılda 1580 madenci hayatını kaybetti. 3 sene önce yaşanan Soma faciasında ölen 301 kişi de hala aklımızda.

Yaşadığımız bir diğer iklim değişikliği etkisi de aşırı iklim olayları. Bu kavram şiddetli yağış ve sel, fırtına, dolu, sıcak hava dalgası, şiddetli kar, yıldırım, soğuk hava dalgası, toprak kayması, sis ve hortumu olarak tanımlanır. Aşırı iklim olayları iklime karşı kırılgan olan tarım faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Örneğin her sene bir sebzeyi ya da meyveyi pahalıya satın alıyoruz. Bir sene dolu olayı Malatya’daki kayısı rekoltesini düşürüyor ya da sel portakalı vuruyor ve biz portakalı 3 katı fiyatına satın alıyoruz. Türkiye’de ürün çeşitliliği bol o yüzden durum daha az tehlikeli ancak kısıtlı ürün yetiştirebilen V20 ülkeleri (The Vulnerable Twenty Group) gibi ülkeler aşırı iklim olaylarına çok daha duyarlı olacak ve belki de gıda kıtlığı yaşanacak. Kısıtlı gıda da insanların beslenmesini kısıtlayacağı için insanlar hastalıklara daha da duyarlı hale gelecek ve bozulan iklim ve hava kimyası şartları daha da zorlaştıracak.

Aslında tüm bunlar; kullandığımız ilaçlar, yaşadığımız hastalıklar, gıda kısıtları aslında iklim değişiklinin sadece kutup ayılarını etkilemediğini bugün, doğrudan ve dolaylı olarak şimdi bizleri etkilediğini gösteriyor. Birkaç büyük şirketin para kazanmasının bedelini bugün yeryüzünde yaşayan 6 milyar insan farkında olmadan hasta olarak ödüyor ve bu bedel sadece ülkemizde 2.9 – 3.6 milyar dolar arasında ve bu para insanların cebinden çıkmakta kalmayıp sağlıklarından da çıkıyor. Fosil yakıt tüketsin ya da tüketmesin her insan o 25 şirketin neden olduğu faturayı ağır ödüyor ancak faturayı kimin kestiğini kimse bilmiyor. İklim daha da değişecek, ülkeler kuraklaşacak, ekosistem değişecek ve koşullar çok daha zorlu hale gelecek.

İklim değişikliği var ve bir gerçek, beklenen senaryolar korkutucu, önlem alınması gereken gün BUGÜN.

[i] https://www.cdp.net/en/articles/media/new-report-shows-just-100-companies-are-source-of-over-70-of-emissions

[ii] http://www.milliyet.com.tr/2030-da-benzinli-arac-kalmayacak-dunya-2264858/

[iii] Lake et al. (2016). Climate Change and Future Pollen Allergy in Europe. Europe and Global Climate Change. doi:10.4337/9781847204264.00009

[iv] http://www.metsims.com/single-post/2017/08/03/Ne-yap%C4%B1yoruz-biz

[v] Schmidt CW. 2016. Pollen overload: seasonal allergies in a changing climate. Environ Health Perspect 124:A70–A75; http://dx.doi.org/10.1289/ehp.124-A70

[vi] https://www.giss.nasa.gov/research/features/200402_tango/